Karamollaoğlu, gündemi değerlendirdi


Karamollaoğlu şu ifadelerde bulundu:

Gara Şehitlerini Anma

Çok üzücü bir hadise sonrasında basın toplantımızı yapmak durumunda kalıyoruz.

Gara’da şehit düşen 13 vatandaşımız için Cenab-ı Hak’tan af ve mağfiret diliyorum.

Şehitlerimizin acısı başta aileleri olmak üzere hepimizin yüreğini yaktı.

Kardeşlerimiz hunharca katledildiler, bu konuda üzüntümüzü arttıran husus; şehitlerimizin, insanlığın kabul edemeyeceği şekilde infaz edilmeleridir.

Bu vahşetin sorumlularının hak ettikleri cezayı bulmasını arzuluyorum.

 

 

Muhalefetin Bilgilendirilmesi Güzel Bir Yaklaşım

Bu noktada bazı hususları dile getirmekte fayda görüyorum.

Sn. Hulusi Akar ve Süleyman Soylu’nun mecliste bulunan CHP ve İYİ Parti Genel Başkanlarını ziyaret ederek bilgilendirmeleri güzel bir yaklaşımın tezahürüdür.

Bu yaklaşıma her zaman ihtiyaç var böyle önemli konularda dedikodulara mahal vermek yerine yetkililerin bizzat muhalefeti bilgilendirmelerinden faydalı doğar.

Ancak Sn. Cumhurbaşkanı’nın bu hadiseyi değerlendirirken kullandığı; “başarısız olduk” ifadesinin de üzerinde düşünülmesi icap etmektedir.

Bu harekat niçin yapıldı sorusunun cevabının tam manası ile verilmesi gerekmektedir.

Bu harekat ile ilgili şu soruları sormakta fayda görüyorum;

-13 vatandaşımızı kurtarmak için yapılan bir harekat mıydı?

-Orada bulunan terör örgütü üssünün tahrip edilmesi için yapılan bir harekat mıydı?

-O bölgede terör unsurlarını bertaraf edip tamamen temizlemek için yapılan bir harekat mıydı?

Muhalefetin Suçlanması Kabul Edilemez

İktidar hiçbir hadisede kendi sorumluluğunu üstlenmeyi arzu etmiyor.

Bir hata meydana gelmişse eğer bu hatayı başkalarını suçlamak için kullanmaktan da çekinmiyor.

Fakat bu sefer doğrudan doğruya kendileri bu konuda bir başarısızlığın olduğunu itiraf etti.

Ancak bütün bunlara rağmen, Sn. Cumhurbaşkanı’nın ve iktidarın diğer isimlerinin; sanki bu operasyonu planlayan muhalefetmiş, sanki bu başarısızlık muhalefet aitmiş gibi bir tavır sergileyerek muhalefeti suçlamalarını bizi üzmüştür.

Bu tavrı kabul etmek mümkün değildir.

Şehit Annesine Yapılan Muamele Siyasi Şovdur

Şu hususu da ifade edelim ki; daha şehitlerimizin kanı yerdeyken, Sn. Cumhurbaşkanı’nın bazı platformlarda bu hadiseyi bir şova dönüştürmesi kabul edilemez.

Özellikle kongrede şehit annesine başsağlığı dilemesi hepimizin malumu…

Uyarıyoruz; yapmayın etmeyin, bu o kadar sırıtıyor ki insanlar iktidarın bu tavırlarına artık itibar dahi etmiyor.

Başka bir zaman kalmamış gibi kongrenin dar bir süresi içinde; millete şehitlerimizin ailelerine yakınlık gösteriyoruz gibi bir tavır sergilemek ayıptır.

Kabullenmek mümkün değildir. Sormak istiyorum Sn. Cumhurbaşka’nın etrafında bir kişi bile yok mu? Kendisine bu hareketin yanlış olduğunu söyleyebilecek.

ABD’nin Tavrı Kabul Edilemez

Gara’da yaşanan üzücü hadise sonrası bir gerçek daha tekrar gün yüzüne çıkmış oldu.

ABD’de 54 senatörün ABD Başkanı Joe Biden’a gönderdikleri mektupta, Türkiye’ye baskı yapmasını istemesi…

Yine aynı ABD’nin Gara’da şehit düşen vatandaşlarımız ile alakalı yaptığı açıklamada; “Türk sivillerin terör örgütü olarak tanınan PKK tarafından öldürüldüğüne dair haberler doğruysa…” demesi ABD’nin bu coğrafyaya dair takındığı tavrın net bir sonucudur.

Bu tavrı şiddetle kınıyor ve asla kabule etmediğimizi belirtmek istiyorum.

Joe Biden seçildiği günden beri Türkiye’ye karşı düşmanca bir tavır sergiliyor. Fakat bu tavır sadece Biden’a has değil ABD’nin yıllardır izlediği bir politikadır.

Bunun temeli ise 1960’lı yıllarda barış gönüllüleri ile atıldı akabinde ise ülkemizin özellikle de Doğu Anadolu’nun kana bulanmasına sebep oldu.

Biz ABD’nin nihai hedefini sürekli olarak göz önünde bulundurmazsak büyük bir hata yapmış oluruz.

Bu iktidar yola çıktığı ilk günden itibaren ABD ve İsrail’i stratejik bir müttefik olarak ilan etmiş ve BOP’un Eş Başkanlığını üstelenmişti. Bunu unutmamak mecburiyetindeyiz.

Osmanlı Devleti’nin Yıkılması, İsrail Devleti’nin kurulması, Filistinlilerin zulme maruz kalması ve akabinde günümüzde Irak’ın işgali gibi konuları bir bütün olarak değerlendirmeliyiz.

İktidar adeta hedefini bilmeyen bir gemide seyahat ediyor gibi. Nereye yöneleceğini, ne diyeceğini hangi kararı alacağını bilemiyor, belirleyemiyor.

Bakınız, BOP hayal ürünü bir proje değil ama bizim nezdimizde bir hayaldir inşallah bu projeyi gerçekleştiremeyecekler. Bunu gerçekleştirmek arzusunda olanlar her zaman karşılarında bizi bulacaklar bu hayalin gerçekleşmemesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız.

BOP çerçevesinde önce Irak işgal edildi ardından Suriye’nin bu hale getirilmesi de tesadüf değildir.

Ortadoğu’da hedefi olan kendi varlığını empoze etmek isteyen tek ülke İsraildir.

BM Kararları başta olmak üzere hiçbir kararı kendi çıkarlarına uymuyorsa meşru olarak görmüyor.

Bugün İsrail, zulmediyor, katliam yapıyor, toprakları işgal ediyor. Güya bu konularda hassasiyeti olan Batı ve ABD tamamen sessiz kalıyor hatta destekliyor.

İşin daha üzücü kısmı ise İslam ülkeleri İsrail’in zulümlerini meşru görme yarışına girdi.

Bugün bir ülkeye ihtiyaç var! Coğrafyamızdaki yanlış politikaları gören, yanlışları düzeltmek isteyen, yanlışlıklara engel olacak bir ülkeye.

İslam Ülkeleri İle Bağlarımız Koparıldı

Bu ülke sadece Türkiye’dir ama Türkiye’nin bu özelliği ortanda kaldırıldı.

Hiçbir İslam ülkesi ile bağımız kalmadı. Burada bazı noktaları daha dile getirmek istiyorum.

Sn. Erdoğan’ın bazı çıkışları oluyor, biz NATO ile ilişkilerimizi gözden geçirebiliriz demişti.

Biz buna inşallah deriz.

Sovyet yayılmacılığı misyonu olan NATO bugün başka bir hüviyet kazandı. NATO; Batı’nın coğrafyamızda etkinliğini muhafaza etmek ve İsrail’i korumak için var olan bir askeri ittifak.

Bizimle uğraşmayı hedef olarak belirlemiş bir NATO var karşımızda. Buradan çıkalım deriz ama buradan çıkabilmek için başka ülkelerle bir ittifak içerisine girmemiz lazım.

Biz İslam ülkeleri ile olan bağlarımızı kopardık, 18 sene Türkiye’nin İslam ülkeleri ile bağlarını koparma dönemi oldu.

Yeniden başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmek mecburiyetindeyiz. Nereye gidiyoruz ve ne yapmamız lazım sorularını sormamız lazım.

Salonlar Lebaleb Ama Esnaf Entübe

Konusu açılmışken Sn. Cumhurbaşkanı’nın pandemi şartlarına rağmen lebaleb doldurduğu kongre salonlarına da dikkat çekmekte fayda görüyorum.

Bugün Türkiye’de pandemi şartlarında bütün vatandaşlar eşittir ama AK Partililer daha da eşittir anlayışı tezahür etmiştir.

Esnafın işsizlikten, kepenk açamamaktan, kıvrım kıvrım kıvrandığı bir dönemde iktidar partisinin kalabalık salonlarda yaptığı kongreler ancak bununla izah edilebilir.

Sn. Erdoğan lebaleb dolan kongre salonlarını görünce mutlu oluyor olabilir fakat bilmeli ki; esnaf entübe oldu, nefes alamıyor.

Esnafımız biraz daha nefes alamazsa ayağa kalkamaz, esnaf çökerse ülkemizin ekonomisi ciddi bir şekildehasar görür.

Buradan bir çağrıda bulunuyorum, gerekli tedbirler alınarak kapalı işyerleri bir an önce açılsın.

İnsanımız pandemi ve açlık arasında tercih yapmak zorunda bırakılmasın. 

Çünkü esnafımızın daha fazla dayanacak gücü de imkanı da kalmadı.

Sn. Erdoğan’a Bir Hatırlatma

Kıymetli arkadaşlar…

Ekonomimizin hali ortada biz her hafta dile getiriyoruz. Çünkü bu gerçekleri dile getirmek mecburiyetindeyiz.

Evine ekmek götüremeyen, çocuğuna harçlık veremeyen, akşam pazarında yere dökülenleri toplamaya çalışan vatandaşlarımızın derdi vicdanımızı sızlatıyor.

Sadece geçtiğimiz hafta Kocaeli’de 6 genç intihar etti…

Son günlerde gün geçmiyor ki ekonomik nedenlerle bir insanımız hayatını kaybetmesin.

Bu ülkede 2000’li yılların başında bir konuşmada deniyordu ki;

“Benim bacım bu ülkede süt alamadığı için intihar etti mi bu ülkede? Kim sorumlusu?”

Bu soruyu o gün Sn. Erdoğan soruyordu, biz de kendisine soruyoruz, çocuğuna istediği paltolunu alamadığı için benim kardeşim intihar etti mi bu ülkede?

Kim bunun sorumlusu? 20 sene sonra bu soruyu kendisine hem sormak hem de hatırlatmak istiyorum.

Bu konuşmaları Sn. Erdoğan’ın yeniden dinlemeye ihtiyacı var. Bugün bizim muhalefet olarak dillendirdiğimiz problemleri Sn. Erdoğan o zaman çok daha sert bir şekilde ifade etmiş.

Milletimiz Niçin Bu Durumda

İktidarın yaklaşımı ile problemlerin çözülmesi mümkün değil.

Misal işsizliği bir problem olarak görmüyorlar, TUİK Başkanı’nı değiştiriyorlar niye? İşsizliği düşüremedi diye.

TÜİK Başkanı işsizliği düşük göstermek için her türlü gayreti gösterdi ama yetmedi, tamamen işsizliğin bittiğini göstermesi lazımdı.

Bu şekilde ülkenin problemleri çözülmez, bu pansuman tedavisi dediğiniz tedavi bile değildir.

İnsanımız neden bu halde, ekonomi niye rayına oturmuyor? Bunu burada şu rakamlarla kısaca izah etmek istiyorum.

2021 Ocak Ayı Bütçe Gerçekleşmeleri

                              Bütçe Giderleri: 113 Milyar 763 Milyon

                              Bütçe Gelirleri:  89 Milyar 609 Milyon

                              Bütçe Açığı:     24 Milyar 154 Milyon

                              Faiz Giderleri:   21 Milyar 943 Milyon

Bunun manası şu demektir; Türkiye yeniden borçlanmaya gidecek.

Borçlanarak giderleri karşılayacak, faizleri yeni borçla ödeyecek, açığı yeni borçla kapanacak.

Gelecek dönem faizlerde yükselecek borç ödemeleri de yükselecek.

Dilimizde tüy bitti bu şekilde olmaz! Üretim, üretim, üretim…

Siz Türkiye’de üretimi arttırmadan, sanayiciye, çiftçiye, güven telkin etmeden Türkiye’nin problemlerini çözmeniz mümkün değil.

Hibya Haber Ajansı


Son Fotoğraflar

Tüm Fotoğraflar