Can verdikleri topraklarda yatıyorlar
MEHMET BAYER - 24 Nisan 2021 - HİBYA - Çanakkale Kara Savaşları'nda bağımsızlık için gözlerini kırmadan canlarını veren Mehmetçiklerin ebedi istirahatgahları uğrunda kanlarını döktükleri topraklar oldu.
Araştırmacı yazar Ömer Arslan, HİBYA'ya yaptığı açıklamada, şehitliklerin muharebe şartlarına göre toplu olarak ya da müstakil defin şeklinde tanzim edildiğini söyledi.
Çanakkale muharebe alanındaki çoğu şehitliğe toplu defin yapıldığını, müstakil defin alanlarının ise oldukça az olduğuna işaret eden Arslan, ''57. Alay'ın şehit komutanı Hüseyin Avni Bey gibi komutanların yanında, komutanları için önemli görülen askerler için de müstakil mezarlar yapılmıştır. Ağadere Şehitliği içerisinde mezar taşı bulunan Mehmet Çavuş bunlardan birisidir.'' dedi.
Arslan, defin işlerinin genellikle sıhhiye ve istihkam bölükleri marifetiyle yapıldığını, ihtiyaç halinde amele bölükleri ve piyadelerin de definde görev aldığını aktardı.
25 Nisan 1915 günü yapılan çıkarma sonrasında başlayan muharebeler günlerce şiddetli şekilde devam ettiğini, muharebenin yoğun olarak yaşandığı ilk günlerde defin yapmanın pek mümkün olmadığını anlatan Arslan, şöyle konuştu:
''19. Tümen, 30 Nisan 1915 günü sorumluluk bölgesindeki şehitleri defnetmek için istihkam bölüğüne bir emir yazmıştır. Bölük bu emre istinaden bir kısmıyla sağ cenah, diğer kısmıyla sol cenahta bulunan şüheda ve düşman cesetlerini ayrı ayrı defnetmeye memur kılınmıştır. Sol Cenah Kumandanlığı ise Kanlısırt bölgesinde hala cesetler görüldüğünü, düşman ateşinin tesiri altında bulunan bu cesetlerin geceden istifade ve derin bir şekilde defnedilmeleri konusunda uyarıda bulunmuştur. 125. Alay Komutanı Kaymakam Abdürrezzak Bey de aynı konuya dikkat çekerek şehitlerden kalan silahların da toplattırılmasını istemiştir. Günlerce üzerinde şehit ve yaralı taşınan sedyeler koktuğu için temizlenmesi konusunda emir verilmiş ve sıhhiyecilerin gereksiz yere ateş hattına sokulmaması istenmiştir.''
- Şehitlikler korunaklı bölgeler yapıldı
Ömer Arslan, şehitleri defnetmek için her tabur veya alayın muharebe hattının gerisinde, ateşten korunaklı bölgelerde şehitlikler oluşturduğunu, kazma imkanı bulunmayan taşlık ya da kayalık alanlarda bulunan şehitlerin daha gerilere taşınarak, arazi şartlarının elverdiği ölçüde toprağa verildiğini bildirdi.
Arslan, mezarların çok derin kazılamadığından, bazen şehitlerin üzerinin çok az miktarda toprak atılmasıyla kapatılmaya çalışıldığını, defin işleminin özellikle bu konuda tecrübesi olmayan askerler için çok zor olduğunu ifade etti.
Gelibolu Yarımadası'nın tahliye edilmesine kadar geçen sürede özellikle cephe hattı gerisinde birçok şehitlik oluşturulduğunu belirten Arslan, bu şehitliklerin çoğunluğunun savaş sonunda Şevki Paşa'nın haritacı subaylarla birlikte yapmış olduğu tahkimat haritasında gösterildiğini söyledi.
Arslan, ancak bazı birlik ceridelerinin krokilerinde bu haritada gösterilmemiş olan bazı noktalarda da şehitliklerin olduğu ortaya çıktığına işaret ederek, şöyle devam etti:
''İngiliz ve Fransız askerleri Gelibolu Yarımadası'ndan ayrıldıktan sonra arkalarında birçok mühimmat, erzak ve eşya bıraktılar. Bazı siperlerin içinde hala gömülmeden meydanda bırakılmış birçok ceset de bulunuyordu. Benzer şekilde üzeri çok az toprakla örtülmüş, yapılan bombardıman sonucu açığa çıkmış veya hiç gömülmediği için meydanda kalmış şehitler de mevcuttu. Tahliye sonrasında Mirliva Cevat Paşa komutasında 6. ve 14. Kolordulardan teşekkül eden Çanakkale Grup Komutanlığı kurulmuştur. Bu gruba bağlı olan birliklerin tahliyeden mütarekeye kadar olan süreçte herhangi bir defin faaliyeti tespit edilememiştir. Gelibolu Yarımadası'nda perişan bir surette bulunan şüheda kemikleri bölgeyi ziyaret eden Fransız General Guro'nun da dikkatini çekmiş, bir kısmının toplatılmasıyla ilgili Fransızlara emir vermiştir. Bölgede Şüheda Mekabiri Tanzim Müfrezesi oluşturulmasına rağmen özellikle İngiliz ve Fransızların bulundukları bölgelerde defin işlemlerinin yapılmamış olması Harbiye Nezareti tarafından esefle karşılanmıştır. 10 Nisan 1921 tarihli yazıyla adı geçen müfrezenin özellikle İngiliz ve Fransızların bulundukları bölgelerden başlamak üzere şehit kemiklerinin bir an evvel defnedilerek şüheda mezarlıklarının oluşturulması emri verilmiştir.''
- Siperden atlayıp, görüşmeye gittiler
Ömer Arslan, 19 Mayıs 1915 günü gerçekleştirilen taarruzda sadece Türk tarafında 10.000 civarında zayiat verildiğini, siperlerin arasının ölü ve yaralılarla dolduğunu bildirdi.
Bu durumun hem Türkler hem de Anzaklar açısından dayanılmaz bir hal aldığını anlatan Arslan, ''20 Mayıs akşamı Merkeztepe'deki Anzak siperlerinden bir Kızılhaç bayrağı çıkartılmıştır. Buna mukabil 13. Alay siperlerinden de bir Kızılay bayrağı çıkartılmıştır. Cephede ateş kesilmiş ve büyük bir durgunluk meydana gelmiştir.'' dedi.
Arslan, öncelikle 13. Alay 1. Tabur 4. Takım sıhhiye erlerinden Konyalı Seyid Onbaşı, Hacı Bekir ve Şerafeddin'in siperden atlayarak görüşmeye gittiğini, arkalarından ise 3. Tabur doktoru Avni Efendi'nin görüşmeye gönderildiğini dile getirdi.
Elinde Kızılhaç bayrağıyla gelen İngiliz askerinin ölülerin defnedilmesi amacıyla mütareke talebini ilettiğini, kendisinden bu talebinin yazılı olarak beyan etmesi istendiğini ifade eden Arslan, ''Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa, saat 22.40'ta Beşinci Ordu Komutanlığı ile yaptığı telefon görüşmesinde, cepheleri önünde birçok şühedanın yatmakta olması kıtaatımızın kuvve-i maneviyesine de tesir edecektir.' sözleriyle hazır İngilizler talip olmuşken, bundan istifade ederek, ölülerin defni için emir verilmesini talep etmiştir.'' dedi.
Arslan, bunun üzerine Beşinci Ordu Komutanı Liman Paşa'nın aynı gün Enver Paşa'ya durumu bildirdiğini, Liman Paşa'nın İngilizlerin Arıburnu'nda ölülerini defnetmek için 6 saatlik bir mütareke talep ettiklerini, fakat kendisinin onlara itimat etmediğini ve takviye için zaman kazanmak istediklerini söyleyerek bu ateşkes talebine karşı çıktığını bildirdi.
- 9 saatlik ateşkes
Devam eden yazışmalar neticesinde İngilizlerin teklifiyle gerçekleşen mütareke talebinin değerlendirildiği ve Türk tarafını temsilen ateşkes şartlarını görüşmek üzere Binbaşı Kemal Bey'in Kabatepe'nin 2 kilometre kuzeyindeki bir noktaya gönderildiğine işaret eden Arslan, şu bilgileri paylaştı:
''23 Mayıs günü 13 maddeden oluşan mütareke metni Kurmay Yarbay Fahreddin Bey ve Kurmay Yarbay A. Skeen tarafından imzalanmıştır. Yapılan antlaşmaya göre 24 Mayıs sabahı saat 7.30 ile 16.30 arasında yaralıların nakli ve ölülerin defni için 9 saatlik bir ateşkes yapılacaktı. Ateşkeste görev alacak askerlerin en açık göz, terbiyeli, çevik ve gürbüz olanlarından seçilmeleri istenmiştir. Defin için geceden mezar yerleri kazılmaya başlanmıştır. Ölü ve yaralıların ise tezkereci askerler tarafından taşınması gerektiği vurgulanmıştır. Verilen talimatlara göre şehitler geriye alındıktan sonra silahlarıyla birlikte kimlik belgeleri ve diğer teçhizatı da alınarak usulüne uygun bir biçimde zayiat defterine kaydedilmesi istenmiştir.''
Arslan, şühedanın defninden sonra oluşturulacak mezarlara mümkünse bir işaret konulmasının istendiğini ifade ederek, ateşkese tanıklık etmiş olan Emin Çöl'ün hatıratında şehitlerin taşındığı ve defnedildiği yerlerle ilgili şu önemli bilgileri verdiğini kaydetti:
''İki doktorla bir sağlık ekibi geldi. Tümenin, yedekte bulunan alayların sağlık ekipleri de, tahta kutular içinde bulunan katrandan burun önlerine, avurtlarına sürerek katılmışlardı. Birkaç kişi ile oturduğumuz tepenin üstüne çıkmıştım. Siperler üzerine Kızılay, Kızılhaç bayrakları dikilmişti. Hızlı bir çalışmayla şehitler, Mutfak Deresi'ne taşınıyor, oradan da Mersin Deresi deltasındaki uzun hendek mezarlığına gömülüyordu. Bütün bunlar ateşkes süresinde bitirilmişti.''