Üsküdar Üniversitesi’nden 'Küresel İyi Oluş' çağrısı
Üsküdar Üniversitesi Senatosu tarafından pandemi sonrası için “Küresel İyi Oluş Manifestosu” yayımlandı. Üsküdar Üniversitesi Senatosu adına Kurucu Rektör ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından 22 Nisan Dünya Günü’nde kamuoyu ile paylaşılan manifestoda pandeminin ülkemizde ve dünyada neden olduğu genel umutsuzluktan endişe duyulduğu vurgulandı. Pandemi sürecinde sosyal ilişkilerin az olmasının, güvenli bağlanma ihtiyacını daha fazla artırdığı; gelecek kaygısı ve sürekli ölümle burun buruna yaşamanın insanların korkularını yükselttiğinin belirtildiği manifestoda “Bu nedenle 21. yüzyılda küresel bilgelik değerlerine daha fazla önem verilmesinin, sağlık, kültür ve eğitim politikalarında göz önüne alınmasının önemini vurgulamak istiyoruz” denildi. Üniversitenin web sitesinde de yer alan manifestoyu isteyen herkes imzalayabilecek.
Üsküdar Üniversitesi Senatosu adına Kurucu Rektör ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından açıklanan manifestoda şöyle denildi:
Üsküdar Üniversitesi Senatosu üyeleri olarak bizler, bir kaygıyı dile getirme ve dünyanın geleceği için çözüm önerilerinde bulunma ihtiyacı hissettik. Küresel bir yeniden yapılanma (Great Reset) konusunda bizi düşünmeye sevk eden, pandemiden kaynaklanan başta toplumumuzda olmak üzere dünyadaki genel umutsuzluktan endişeliyiz.
İnsanlığın maruz kaldığı COVID-19 pandemisinin trajedi haline dönüşmesiyle birlikte güçlü ve ilerlemiş sağlık sistemlerine rağmen küresel adalet ve çevre sorunlarının belirginleştiğini görüyoruz. Tüm dünyada zafiyet, yetersizlik, çaresizlik, yalnızlık ve umutsuzluk hislerinin yaygınlaşması dikkatimizi çekiyor. Karar vericilerin, dünyanın iyiye gitmesi için farklı görüşlere ihtiyaçları var. Küresel barışın, doğal güzelliklerin ve bireysel mutluluğun iyiye evrilmesi için tespitlerimizi ve önerilerimizi açıkça beyan etme sorumluluğu hissediyoruz.
Bugün bizler; ülke, ırk, renk, kültür, din, inanç, ideoloji ayrımı yapmaksızın en şerefli varlık olarak tanımlanmasına rağmen, “doyumsuz, sınır tanımayan, benmerkezci, hedonist tatminden başka amacı önemsemeyen”, yüksek insani değerlerden yoksun insan karakterinin ön plana çıktığını görüyoruz. Bu nedenle geleceğimizin ve güzel mavi gezegenimizin daha barışçıl, daha sürdürülebilir, daha adil ve yaşanılır olması için bu bildiriyi imzalıyoruz.
İnsanlığın yaşadığı bu trajik süreçte, gelir eşitsizliğinin, ekonomik adaletsizliğin ve yoksulluğun küresel olarak artışına şahit oluyoruz. Kıtalararası göçlerin daha çok artacağını öngörüyor ve bunun farkına varılmasını istiyoruz. Dünyada duvarların değil, köprülerin inşasına önem verilmesini talep ediyoruz.
Pandemi sürecinde sağlık hizmetlerine ulaşım konusunda eşitsizliklerin çok daha fazla arttığını gözlemliyoruz. Temiz suya ve sağlığa erişimi sınırlı olan yoksul ülkelerde yaşayanların, ekonomik ihmale maruz kaldıklarını ve bunun insanca olmadığını beyan ediyoruz.
Pandemi sürecinde yaşanan bedensel ve psikolojik rahatsızlıkların küresel olarak mutsuzluğu, yalnızlığı, madde bağımlılığını, şiddeti, depresyonu ve intihar eğilimlerini artıracağından endişe ediyoruz. Ülkelerin yöneticilerinin silah ticaretine ve küresel hâkimiyete verdikleri önem kadar, bu duruma önem vermeyeceklerinden endişeliyiz. Tüm insanlığın refahını gözeten, bireysel değil küresel huzur anlayışını talep ediyoruz.
Sosyal ilişkilerin az olması, güvenli bağlanma ihtiyacını daha fazla artırdı; gelecek kaygısı ve sürekli ölümle burun buruna yaşamak insanların korkularını yükseltti. Bu nedenle 21. yüzyılda küresel bilgelik değerlerine daha fazla önem verilmesinin, sağlık, kültür ve eğitim politikalarında göz önüne alınmasının önemini vurgulamak istiyoruz. Düşünen ve sorumluluk alan bir varlık olarak insanın, anlam arayışında sadece kendisini düşünmesinin bir yanılgı olduğunu beyan ediyoruz.
Pandemi sürecinde doğaya çok hoyrat davrandığımızı ve sanki doğanın bizden intikam almaya başladığını fark etmeye başladık. Acımasızca doğayı katlediyoruz; ekosistemi zorluyoruz; küresel ısınma ve çevre kirliliği ile panik değer sınırına ulaşılmasını çaresizce izliyoruz. Güç ve büyüme arzusu ile hâkimiyet hırsı nedeniyle kendi kendimizi kandırdığımızı fark ettik. Eğer doğaya saygılı bir büyüme, dokulara saygılı bir hekimlik ve insan ruhuna değer veren bir politika geliştiremezsek, artan adaletsizlik doğayla birlikte insan türünü de bitirecektir. Doğaya saygılı, daha dengeli, tahripkar olmayan ve tüketirken değer üreten bir yaşam anlayışıyla gelecek nesilleri yetiştirmemiz gerektiğini beyan ediyoruz.
Pandemi krizini insanlık için sadece bir tehdit değil aynı zamanda yüksek insani değerlere ulaşma yolunda bir fırsat olarak görüyoruz. En büyük düşmanımız; önyargı, ayrımcılık ve doyumsuzluk… En büyük ihtiyacımız ise empati, adalet ve güvendir. Küresel adalet terazisinin menfaat terazisini dengelemesinin en önemli ve öncelikli gerçeklik olduğuna inanıyoruz. Küresel adalet sağlanmadıkça, kendi evimizde de huzurun olamayacağını beyan ediyoruz.
Dünyanın çatışmalarla dolu olduğunu, bu küresel felaket karşısında bile iş birliği yapılamadığını, ayrımcılığın ve tarafgirlik hastalığının arttığını üzülerek görüyoruz. İnsan, kendi türünü yok edebilme kapasitesine sahip bir varlıktır; tüm savaşların ve nükleer gücün yol açtığı insan kıyımlarında bunu gördük. Kutuplaşmaların değil ortak ideallerin, kendi toplumumuzun değil tüm toplumların menfaatlerinin, gücün değil hakkaniyetin egemen olduğu bir yaşamın sürdürülebilir olacağına inanıyoruz.
21. yüzyılda başlıca değerin “bilgelik” olduğunu, küresel adalet olmadan küresel barışın sözde kalacağını beyan ediyoruz.
Bilgeliğin sadece sözde ve soyut bir tavır olarak kalmaması, aksine günlük hayatımızın bir parçası ve yaşam pratiğimizin bir değeri olması için çabalayacağımızı taahhüt ediyoruz.
Sonuç olarak dünya liderlerini, düşünürlerini ve tüm kamuoyunu “Rastgele İyilik” düşünmeye; çıkarsız ve ön koşulsuz olarak bunları hayata geçirmeye davet ediyoruz. “Tatlı bir tebessüme, güzel bir söze, sevgi dolu bir bakışa, sıcak bir dokunuşa” hepimizin ihtiyacı var. Hem akıllara hem de gönüllere dokunabilecek farkındalıkların Covid-19 travması sonrasında toplumsal mutluluğu ve bireysel iyi oluşu sağlayabileceğini beyan ediyoruz.
İnsanlık için atılan her küçük adım, büyük umutlar taşır. Yaşam varsa, umut da vardır; tabii eğer ders çıkarmayı başarabilirsek… 22 Nisan Dünya Günü’nde en iyi dileklerimizle kamuoyuna sunarız.